5 Haziran 2011 Pazar

Koşdurma Zamanı


    Doğdum doğalı koşmaktayım. Çokta yaşlıyımdır ha bakmayın böyle koştuğuma geçtiğime, bir an bile durmadığıma. Ne demişler zaman durmaz. Aslında nasıl doğduğumu cidden bilmiyorum. Tek bildiğim şey vardım ve sürekli ilerliyordum. Tarih dediniz şeye ben bizzat tanık oldum, övünmek gibi olmasın ama biraz da şekil verdim kerataya. Çok Sezarlar gördüm, büyük, küçük İskenderler, Neronlar, ne deliler gördüm, paraya tapanları, dünyanın nerden geldiğini düşünenleri gördüm. Her seferinde güldüm ben onlara. Ben bile bilmezken nedenleri onlar kaptırdılar kendilerini. Tabi bende geliştim. Burası öyle bir yerdi ki durmayan her şey ya gelişirdi, ya küçülürdü; duran şeyler ise direk yok olurdu. Ben hep geliştim, sanırım şanslıydım da. İnsanlar, her zaman hatalarını başkalarına yıkmayı sevmişlerdi. İnanmayacaksınız Âdem bile öleydi. Şaka, şaka iyi adamdı rahmetli. İnsan kibirli bir varlıktı, doğduğunda ise o kadar tatlılardır ki inanamazsınız ilerde nasıl bir varlık olacağına. Ben büyürken onların hep yanındayımdır. O tatlı varlık ilk böcek öldürdüğünde merakına yenilip, tadar öldürmek nedir. İşte böyle başlardı genelde değişim, çalınır davullar, çalgılar. Sonra geçer birkaç tur, benim bir turum onlar için çoktur ha, kutlarlar hatta beni her turda defalarca. Her seferinde kutlamalara birileri katılır, birileri eksilirdi; ama ortam hiç değişmezdi hep coşku. İtiraf edeyim bazen tempomu arttırmak isterdim, bazıları da kutlama yaşasın diye sık sık. Ama benim de kurallarım var nerden geldiğini bilmediğim ya da bende kompleksli biriyim. İnsanlar kibirlidir dediğim gibi kıymet bilmezler. Yitirdikten sonra kıymet verdikleri o az şeyleri, ya da sonradan değerini anladıklarını sucu hemen bana yıkarlar. Ben masumum ki, tabi her zaman değil. Yaşlı biri, her zaman yaşlılarla sohbet etmeyi sevmiştir. Bende çok severim, buldum mu onları kolayına ayrılamam. Kıymet bilmeyenler bazen o kadar sinirlenir ki bana bile küfrederler. İlk başlarda çok kızardım. Bende bir memurdum sonuçta, patron belli olmasa da. Şikâyetlerinizi ona iletin, ellerinizi kullanın. Arada tozutanlar oluyor tabi, onlarında başına küçük aksilikler geliyor, bende kaybederim bazen kontrolümü. E şey bana küfretti, derim kendi kendime. İlerlemeye devam ederim durmam ki ben hiç. Bir de insanların şu karmaşıklığını sevmem, küçükken isterler ki büyüsünler hemencecik. Sonra ayak tekler ya bir defa hemen isterler kalsınlar oldukları gibi yaşlanmasınlar. Ama ben yaşlıları severim yaşlanmalılar bence bencilim azıcık, ama onlarda dengesiz. Dengesizler alınmayın severim sizleri. Bende dengesizim. İnsanlar bir dengesizliği bir deliliği kaldıramadılar bugüne kadar. Oysa ikisi de bir şekilde özgürlük. Delilik bildiğin dâhiliğin bir alt basamağı aralarında bir zar var, o kadar ince ki sık sık zardan geçenler oluyor. Hem delilikte her insanın hamuruna konulan bir maddeymiş, bende yukarı bölümden bir arkadaşımdan duymuştum o da yaşlıdır benim gibi ama o masa başı çalışıyor. Dedim ya bende dengesizim diye. Daha geçen gün uzun bir yoldan hızla geçiriyorum, önceden yollar böyle düzgün değildi de ha. Neyse bir yer gördüm, böyle üstü kapalı, üç yanı açık önünde taşıtlar bekliyor. Gözlerimde keskin olduğundan epey ilerden başladım izlemeye, dikkatimi çekti ya bir kere bırakmam. Baktım bindi birileri otobüse diğerleri kaldı durakta, otobüslere sayanlar mı dersin, gidenlere üzülen mi ne istersen var. Otobüs aynı benim gibi çalışıyormuş da haberim yokmuş, bir yakınlık hissettim ki, ona sormayın. Baktım yavaşlamak üzereyim bir kere daha olmuştu bu. Çok önemli birinin cenazesini taşıyoruz. Arkamda binlerce insan imrenmiştim. Adama ben bunca yıl yol alayım adamın tekini benden daha çok kişi takip etsin, sevsin. Bu seferde duraktakilere imrendim iyi mi? Onlar, otobüse binemeseler de bir şeylerin farkındalar. Yollarının sonu var, ya benim? Bu sefer baya yavaşlıyorum. İçten gelen tuhaf bir dürtülme ile toparlanıyorum. Hızlanıyorum. Yoluma devam ederken gülüyorum kendime ‘nasıl unutursun zaman beklemez diyorum’. Artık anladın değil mi? Evet! Evet! Zamanım ben ve artık yazamam, hadi ama neden diye merak etme, sorma hala. Malum değil mi? Ben bekleyemem, zaman beklemez anlayacağın dilde de söyleyeyim. Hadi şimdi gideyim, biraz daha ilerleyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder