10 Ağustos 2011 Çarşamba

İnsanlık Komedyası


        Bu bir düşeyazar denemesidir. Başlıkta olduğu gibi bu bir komedya değildir, yakınından bile geçmeyecektir. Beklentileri boşa çıkarttığım için üzgün değilim. Zaten ilk defa yaptığım bir şey de değil. Dediğim gibi neşeli, şen şakrak bir yazı olması amacıyla yazıma başlamıyorum. Bu yüzden neşeli bir şeyler okumayı bekleyenler ve isteyenler okumayı burada bırakabilirsiniz. Televizyonda eminim güzel şeyler vardır.
        Bu bir anın yazısıdır, illa ki eksikleri olacak. Doldurulamayacak boşlukları kalacak. Kelimeler yüklemek istediğim anlamı taşıyamayacak ve bir iki kelimenin beli kırılacak. Kelimelerim istediklerimi yansıtamayacak. Bu yansıma belki yüz karası, belki kelime torbası. Ne fark eder ki bahtım karası.
        Bazen yazmak istiyorum, sadece yazmak. Her şeyden sıyrılıp çıplak düşüncelerimi ortalığa salmak istiyorum.  Eminim birkaç gönüllü ahlak polisinin dikkatini çekerim ve gene eminim onları önemserim! Çoğu zaman özgürce yazmak isterim lakin aklımın zincirlerinden bir türlü kurtulamam. Her zaman bir ayak bağım vardır; kimi zaman yazılarımı beğenmeyen biri, kimi zaman yazamayan ben, kimi zaman kafamdakiler, kimi zamansa bahanelerim ayak bağı olma görevini üstlenmişlerdir ve layığıyla becermişlerdir bu görevi. Üç yıl önce yazmaya başlarken amacım sadece yazmaktı. Şimdi fark ediyorum da milleti memnun etmeye çalışır hale gelmişim. Kendim için yazarken gene kendimden geçmişim, ayılmışım, bayılmışım. Her şeyden geçmişim, bir kendimden bir de… dan geçemem zannederken, yaşadıklarım metroda sızmammış. Alkol hep varmış, damarlarımda yuva yapmış. Sağda solda sızmak monotonlaşmış, önüm arkam hepsi geride kalmış.