12 Ocak 2013 Cumartesi

Asimetrik


    Tek bir eksik vardı, o da yağmurdu…

-          “Bir işaret ver! Lanet olası, bana bir işaret veeer!” elleriyle saçlarını kavrayıp ani bir kuvvetle çekti. Tek eksik vardı, o da yağmurdu.

     Artık sabrı kalmamıştı. Bir şey olmalıydı, bir şey ufacık da olsa bir şey. Bir böcek bile geçse önünden razıydı. Derin bir nefes aldı, bir tane daha ve gene; “ bir işaret ver kafasını siktiğim! Bir işaree…”
    Gece öylesine sessizdi ki onun sesini de emdi. Karadelikten farksız bir hayatta, teneffüse çıkan bir veledin elindeki meyve suyundan farkı yoktu. İçinde ne varsa bitene kadar iç edilmeye mahkûmdu. Birden bire dizleri gevşedi ve yer çekti onu. Kulaklarına kemik sesi gelmese düştüğünü bile anlamazdı. Dizlerinin üzerinde daha fazla duramayacağını anlayınca yüz üstü yere uzandı. Gözlerini kapayıp söylenmeye başladı;

-          Bir alkolüm kalmıştı; o da gitti. Bari o kalsaydı. Bir alkolüm kalsaydı, bir alkolüm, bir alkolüm… Herkes gitti. Bir ben kaldım, bari ben de gitseydim ya da hiç değilse alkol kalsaydı. Ahahahaha bir alkol kalsaydı ya ne güzel eğlenirdik benle. Yani eğlenmezdik ama hissetmezdik de ne güzel olurdu.

   Ve karadelik…

    Koskocaman bir küvetin yanına getirilmiş bir plaj sandalyesi. Ortalık göz bebeğine tecavüz edecek kadar aydınlık. Küvet de ağzına kadar dolu, havada alkolün sinirleri harekete geçiren kokusu var. Plaj sandalyesinin hemen yanında bir inşaat borusu, hani küçükken daha doymamışken içine kâğıttan mermiler koyup savaşı ilk tattığımız borulardan. Borunun bir ucu küvetin içinde bir kısmı sandalyenin yanında ölü bir yılan gibi kıvrılmış duruyor. Sandalyeye doğru giderken gözüne lavabo takılıyor. İçinde limon dilimleri ve buz var. Elini daldırıp hiç düşünmeden avuç avuç küvete atıyor. Fayanstaki bulanık yansımasına bakıyor ve;

-          “Ne haber lan tipini siktiğim” dedikten sonra gülerek sandalyesine oturuyor.

    Sandalyede olabilecek en rahat oturuşunun kıvamını bulduktan sonra borudan alkol çekmeye başlıyor. Rakı, votka, bira, şarap, viski, absinth, cin… Daha önce içtiği tüm içkiler burada. Tüm gücüyle içmeye başlıyor. Bir.. iki.. üç…  Tüm küveti nerede ise nefes almadan içiyor. Banyonun ışığı her yudumda giderek artıyor. Banyonun görüntüsü bulanıklaşırken demin fayansta gördüğü görüntüsü giderek netleşmeye başlıyor. Vücudunda herhangi bir uzvunu oynatacak gücü kendinde bulamıyor. Fayanstaki görüntüsü ise giderek ona yaklaşıyor, sol eliyle çenesini kavrayıp;

-          “Ne oldu lan! He ne oldu ebesini siktiğim!” diye gülmeye başlıyor. Ardından da sağ elini sıkıp sıkılaştırıp sol yanağına bir buse bırakıyor.

   Gözlerini açtığında karadelik gitmişti bile. Gözünün önünde ise bir siyah nokta sağda solda dolanmaktaydı. Dudaklarını çekiştirerek gülümsedi, alaycı dişlerinin arasından gayet sakince çıktı sesi;

-          Ne haber lan Gregor Samsa? Hoş geldin.