19 Ağustos 2012 Pazar

Bir Acı Aşk Öyküsü

     Kahverengi saçları ve süt gibi beyaz teniyle orada oturuyordu. İnsanlığın son model taşıma araçlarından biri olan bu araçta, benden iki koltuk sağda oturuyordu ama ben onu en solumda hissediyordum.

    Varoluşumdan beri ilerlediğim her mesafe benim yolumdur. Bir şekilde de yollarımız kesişmişti. Düşünsenize bir gün otobüse biniyorsunuz iki yan koltukta oturuyorsunuz. Benim hissim de hayal edebildiğinizle aynı. Belki daha fazlası hatta ama kesinlikle daha azı değil!
Onu görünce ne olduğumu unuttum. Konuşmak da unuttuğum diğer şeylerden biri ama ne fark eder ben onu adı için sevmedim ki. Onu hiçbir özelliği için sevmedim aslında ne tadı ne adı ne de farkı için. Ben onu sevdim fazlalıklarının hepsini sildim.

    Ne güzel ne de zarif... Bu tanrının benim için hazırladığı bir sınav sanırım tek isteğim bu sınav bitmesin. Hatta her seferinde kalayım ki tekrardan şansımı deneyeyim. Herhangi bir sonuç ikimizin de tadının kaçması demektir.

    Aaaah onu seviyorum! Konuşmayı tekrar hatırlasam bundan başka bir şey söylemek istemem. Bir de şu sallanmanın durmasını isterim. Ne biçim araçtır ki bu, sallaya sallaya içim dışım bir oldu.

    Ah iki yanımda duran tanrının varlığının nişanesi, çirkinliklerin sonuncusu, güzelliklerin baş tacı, ruhumun onuncu senfonisi. Aaaaah aaaah...

    Sallanma durdu sonunda. Şükürler olsun. Yolculuğumuz da bitti ama sanırım lanetler olsun. Korkunun ecele biraz faydası olsun. Kapılar açıldı tanrı yardımcımız olsun...

    İçeri ten renginde kel kafaları olan siyam beşizleri geldi. Hepsi korkunç kişiliklerdi. Beşinin de beşi bir değildi. Yüzlerinde ten renginde maskeleri vardı. Tanrım bu bir soygundu! Yerimden kımıldayamıyordum. O da korkmuş olmalıydı.

    Derken başka beşizlerde geldi. Tanrım uyanmak istiyorum. Beşi bir olur bizleri kaçırmaya başladı. Önce onu aldılar. Ondan sonrası zaten önemli değildi, artık hissetmiyordum. Sonra onu kaçıran beşli beni de kaçırdı. Direnmedim, korkmadım. Bir şey hissetmiyordum artık.
Bir tünel gördüm, etrafı değişik bitkilerle kaplı. Tünelin ağzı bir açılıp bir kapanıyor. Garip sesler çıkartıyor. Beyaz büyük tasları görünüyor içinden. Kalbim yeniden çarpmaya başlıyor. Beyaz taşlar üzerinde sevdiğimin parçaları var. Diriyken kavuşamasak da ölülerimiz kavuşacak. Sevinçten ölebilirim!

     Beşizler kıyafetlerimi çıkartıp beni tünele attı. Beyaz taşlar bir bir üzerime kapandı. Aşkın şerbetiyle hiç bir acı hissetmedim. Ve ben öldüm…

    Bir çikolata olmak hiç de sanıldığı gibi kolay değil. Askınız, aileniz, köpeğiniz olamazdı. Siz sadece dillere, yüreklere tat olabilirdiniz, başkası olmak güç.

    Son sözüm ise tüm çikolatalar adına haykırmak istiyorum; özgürlüüüüük.


    Şaka, şaka herkese iyi bayramlar.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Alkolik Köpekler

köpeksi bir yalnızlık bizimkisi
boş sokakların tadı var ağzımızda
havada sert rüzgarlar
alkolden sert sular var
geceye karışan şuh kahkahalar
buralarda yitip yalan oldu onlar

köpeksi bir yalnızlık bizimkisi
ellerimiz kuru ve çatlak
dilimizde mutluluk şarkıları
mutluluk bize daha önce hiç bu kadar yakın olmadı
kulaklarımızda haylaz sessizlik
desibelleri aşan bir sessizlik
gözyaşları hiç bu kadar ıslak olmadı
ve gece öylesine karanlık ki
bir bir söndü tüm fenerler
utançlarından bir bir söndüler

biz oradaydık
sırtımızda köpeksi yalnızlığımız
ağzımıza iki boy büyük mutluluk şarkımız
ellerimizde hiç olmayacak başka bir elin hayali
gözlerimiz ise bir sonraki lambanın ışığında
bu karanlıkların bir sonu olabilir mi
koşmak lazım o zaman durmadan
karanlığa, insanlığın gayri meşru analığına