29 Ekim 2013 Salı

Gökten Doğan Kurtuluş

    Az gittim, öz gittim. Dere tepe düz gittim. Gittim, gittim, gittim bir de baktım k yerimde saymışım. Ben erken gidip beklememek adına hep geç kalanmışım. Ben yazarmışım, okuyanıma şaşarmışım. Perşembe zannedip cumaya uyanmışım anlaşılan gene geç kalmışım. Bir masal yazmışım, okuyanın uykularını kaçırmışım. Yazarken anladım ki ben aptalmışım!
    Daha zamanın bile icat olmadığı topraklarda, ilan etmiş Güneş galibiyetini. Güneş’in hakimiyetini ilan ettiği bu topraklar yaşlıymış; derisi çatlak, göz pınarları kuru ve üzerindeki hayat neredeyse bitmek üzereymiş. İnsanları panik içindeymiş , kimisi kaçan keçilerini takip etmekteymiş kimisinin keçisi geriye gelmiş bile...
    Bu yanlış zaman içersinde, bu topraklarda tek kral varmış, adına da Güneş derlermiş. O da yakıp geçermiş. İnsanlar bütün bunlara alışıp kabullenmiş. Yalnız keçiler ayak diremiş, onlar ise sadece keçilermiş.
     Bir gün nasıl oldu bilinmez; insanlar galeyana gelmişler. Bir araya gelip, isyan edip Güneş’in krallığını bitirmek istemişler. Tüm silahlarını ve erkekleri toplamışlar Güneş’i zapta karar kılmışlar. Sadece geceleri yol almışlar, kurak diyarlardan geçmişler ve gitmişler...  Gidip Güneş’e aydınlıklarını bahşetmişler. Artta kalanlar ise ağıtlarını yollamışlar Güneş’e. Ağıtlar öyle sıcaklarmış ki Güneş’i ateş basmış, alev almış. Hiç durmamak üzere yanmaya başlamış, yana yakıla arşa kadar ulaşmış.
     Kalanların gözyaşları ise yükselip havaya karışmış, acıyı çekmek ise sadece izleyenlere kolaymış. Gökyüzünü aniden kara pamuklar sarmış, ani ışık patlamaları yaşanmış. Geriye kalanlar, Güneş’in intikam alacağını sanmış oysa Güneş kendi derdi ile yanmış... Birden bire, hiç olmadık yerde ufak damlalar düşmeye başlamış yerlere, kalanların üzerine. Herkesi bir korku sarmış, hepsi bir kovuğun içine saklanmış. Korku ile aynı kovukta saatler geçirmişler. Annelerin bile korkudan çocuklarını unuttuğu bir anda yeni yeni yürümeye başlayan bir kız çocuğu kimsenin dikkatini çekmeden kovuktan çıkmış. Gülerek, eğlenerek ıslanmaya başlamış. Çocuğunu korkusunun koynunda gören annenin feryadı kulaklara sığamayacak kadar acıklıymış, tüm anaçlığı ile atılıp kızına sarılmış. İzleyenler şaşırmış; anne ile kızı hala hayattaymış. Korkuların yersiz olduğunu anlayan ahali kovuktan çıkıp yıllardır hasretini duydukları özgürlüklerine suyun altında ıslanarak kavuşmuşlar.
    Islanan halk bir ömür boyu mutlu yaşamış, gökten gelen suya da küçük kızın ismini vermişler. İlk defa bir masal mutlu son ile bitmiş, yarınlar güzelmiş.