Dönüşüm bu kadar kolay mıydı? Peki, ya neye dönüşmek istediğini bulmak; hiç mi dert değil?
Sıcaklık dışında hiçbir meziyeti olmayan bir günün ölmesini izlerken günün yeniden doğmasına nasıl olur da kimse şaşırmaz? Hele ki ölen günün aynısını bir gün önce yaşamış biri, nasıl olur da bir tepki doğurmaz? Yeni güne pardon, aynı günün belki yüzüncü nüshasına tepki vermemesinin nedeni daha önceki piç kalan tepkileri midir?
Aciziz…
Kulak etrafındaki duş kalıntısı olan su kadar, sıcak bir bedenin sırtından aşağı süzülen ter damlası kadar, aciziz. Kelimeleri kâğıda, güzellikleri çerçevelere sabitleyecek kadar aciziz hem de… Böylesi bir acizlikte nasıl bir dönüşüm mümkün kılınabilinir? Zannedersem pek hoş örnekler hayat bulamaz. Elin adamını boşu boşuna mı hamam böceğine dönüştürmüşler, demek ki var bir bildikleri!
Hoş bizde en ufak bir değişim olsa onu da sınava tabii tutarlar. Alakasız bir yerden yakalayıp sorarlar. Sonrada bırakırlar bizi, oyun bahçesine salınan bir yetim gibi. Okursun bu yazıyı sanki bir şey anlatıyormuş gibi!
Hiç olanlar, olanlara anlatılır mıymış!