28 Aralık 2011 Çarşamba

Sanrı

  Benim yazılarım kan kusabilir. Saklı yaralarını deşebilir. Tazeleri tuzlayabilir. Seni yerden yere vurabilir. Vücuduna yüzlerce görünmez iğne saplayabilir. Canını sıkabilir. Vücudunda yangınlar çıkartabilir. 
  Bu güç benim değil, benden kaynaklı hiç değil. Herkesin içinde bir piç var, babası kim belli değil. Piç dediysek illa babası meçhul bir çocuk olması gerekmez. Zaten bir çocuğa hiç yer yok sende! Sahipsiz her şey piçtir, benim gibi, senin gibi… Duygularımız da sahipsiz. Ona sunduğumuz kişiler çok sorumsuz. Bu yazı sorunsuz. Yarın var ya işte o soluksuz! İçimizdeki çocuk bile vuruldu, ayakları kan içinde. Yerlerde kanlı ayak izleri, bu çocuk babasının peşinde…
  Yolu var çok zorlu. Bu yolda var çok yollu; kimi tuzsuz kimi kuru. Daha yolu var bu giden onun yolu, yolun sonu dipsiz kuyu. Yoldaki herkes merak dolmuşu.
  Gözler kara, çok bedenin mezarı. Saçları kara, ölmüş sevdaları. Elleri kuru; çatlamış sevgisizlikten. Tüm bu kızıllıklar ise alkolden!
  Alkolle yol kesişince, giden sadece para olmamış. Gidenlerin boşluğu alkolle ıslanmış. Düşünceler o zamanlar çok arsızlaşmış. Elde kalan hayat, o da can sıkarmış!
  Kalemini tıraşladı. Minevrayı doğuran Zeus gibi baltasını kaldırdı. Kalemi kafasına sapladı. Düşüncelerini boşalttı, soyu tükenen çevresine bir kaç damla atık bağışladı. Masallar artık masallarda kaldı. Bu dünya çok canı sıktı, çok canı ise…
  Kalem burada isyan etti, isyan hiç sona ermedi.
  Kalemimin miadı bitmişmiş!

2 Aralık 2011 Cuma

Düşler Bahçesi

Sağlı sollu şeytan dürtmesi
Günahların cazibesi
Alkol batağında şehvet düğümlenmesi
Kanın alkolle kirlenmesi
Mutluluğun buralardan gitmesi
Yazarın gece ile mücadelesi
Karaciğerin temizlenmesi

İlham perisi zaten hep düşlerde sikti bizi!