Bir gün bir şair
yol kenarında ağlayan bir kız görmüş. Yanına gitmiş usulca. Kız kaçmış, korkmuş
yabancıdan. Kaybolmuş birden. Şair şiirler yazmış sayfalarca. Yazdığı her şiiri
denize atmış. Denizde bir balık her şiiri alıp başka bir gemiye vermiş ve her gemi
başka bir limana gitmiş... Her limanda bir aşık o şiirleri bulmuş. Şiirlerde de
kendini bulmuş. Kız yokmuş. Ama şiirler aşıklarla buluşmuş...
Balık, bencil
balık bir şiiri çok beğenmiş.böylesi güzel bir şiiri kendisine saklamak
istemiş. Şiiri yanından hiç ayırmamış ve balık hafızası izin verdiği sürece
şiiri aklında tutmuş. Unuttuğu gibi de şiiri yeniden okuyup şiire yeniden
bağlanmış.
Bir gün gene şiiri okumuş ve etkisine girmiş.
Bir insanı doyurmayı kendine görev edinmiş. Son yemeği olarak şiiri bellemiş ve
afiyetle şiiri midesine indirmiş. Tadı bile ayrı güzelmiş şiirin. Tüm vücuduna
karışmış şiirin güzelliği. Ve balık düşünmeden vurmuş bir oltaya...
Kız açmış, yememiş
günlerdir tek bir lokma. Sevinmiş ansızın gelip kısmeti olan bu küçük balığa.
Hemen girmiş mutfağa ve başlamış balığı kızartmaya. Güzel bir sofra
hazırlamamış belki ama günler sonra boğazından bir lokma geçecekmiş. Mutluluk
buradaymış. Kız, pişen balığı yavaştan yemeğe başlamış. Yedikçe gözlerine sular
dolmaya başlamış. O akşam ağlarken yanına gelen yabancı adamı hatırlamış.
Yüreğinde, zihninde nereden geldiğini bilmediği güzel bir şiir belirmiş.
Gözündense bir damla yaş sızısı...
Kız uzun bir süre
doymuş, karnında ziyade yüreği dolmuş...